Telefon
Telegram
WhatsApp
İnstagram

AFET VE DEPREM SONRASI HAK SAHİPLİĞİNE İLİŞKİN HUKUKİ İNCELEME

Hukuk alanındaki önemli makale, rapor ve bültenlere bu sayfadan ulaşabilirsiniz. Güncel yasal gelişmeleri ve uzman analizlerini inceleyin.

AFET VE DEPREM SONRASI HAK SAHİPLİĞİNE İLİŞKİN HUKUKİ İNCELEME

AFET VE DEPREM SONRASI HAK SAHİPLİĞİNE İLİŞKİN HUKUKİ İNCELEME

3 Görüntüleme 22 Mayıs 2025, 09:15

Giriş

Türkiye, jeolojik konumu itibarıyla sık sık depremlerle karşı karşıya kalan bir ülkedir. Afetlerin ardından vatandaşların zararlarının tazmini ve yeniden iskân süreçleri açısından en önemli düzenlemelerden biri hak sahipliği müessesesidir. Özellikle 6 Şubat 2023 tarihli Kahramanmaraş merkezli depremler sonrasında hak sahipliği başvuruları ve bu kapsamda yapılan değerlendirmeler kamuoyunda büyük yankı uyandırmıştır.

Bu makalede, hak sahipliğinin hukuki dayanağı, başvuru koşulları, red nedenleri ve yargı denetimi süreçleri detaylı şekilde incelenecektir.


1. Hak Sahipliği Nedir?

Hak sahipliği, afet nedeniyle malını kısmen veya tamamen kaybeden kişilere, devlet tarafından konut, iş yeri veya arsa temin edilmesine dayalı hukuki statüdür. Bu durum, 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun ve ilgili yönetmelikler çerçevesinde düzenlenmiştir.

Temel Amaçlar:

  • Zarar gören kişilere yeniden barınma veya çalışma alanı sağlamak,

  • Toplumun sosyoekonomik dengesini yeniden kurmak,

  • Afet mağdurlarının devlet desteğiyle yaşama tutunmalarını sağlamak.


2. Hukuki Dayanaklar

  • 7269 Sayılı Kanun

  • Hak Sahipliği Yönetmeliği

  • Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Tebliğleri

  • İlgili Cumhurbaşkanlığı Kararları

Bu mevzuat hükümleri doğrultusunda; deprem, sel, yangın, heyelan gibi afetlerde evini veya iş yerini kaybeden vatandaşlar belirli şartlar dahilinde hak sahibi sayılır.


3. Hak Sahipliği Şartları

Hak sahipliği kazanmak için başvuran kişinin:

  • Afet nedeniyle konutu, iş yeri veya arsası tamamen veya ağır derecede hasar görmüş olmalı,

  • Afetin meydana geldiği tarihte malik (tapu sahibi) olması gerekir (istisnaları aşağıda değinilecektir),

  • Afetzedelik belgesi almış olması,

  • Belirlenen süreler içinde AFAD ve ilgili idarelere başvuru yapmış olması gerekmektedir.


4. Uygulamada Ortaya Çıkan Sorunlar

a. Tapusuz Taşınmazlar ve Zilliyetlik

Deprem anında birçok kişinin tapusu bulunmayan evlerde yaşadığı veya zilliyetliğe dayalı kullanımın olduğu görülmektedir. Ancak mevzuat genellikle mülkiyet hakkına dayandığı için bu durum birçok mağduriyete sebep olmaktadır.

Yargıtay kararları, fiili kullanımın (zilliyetliğin) ve yapı kayıt belgesi gibi belgelerin de dikkate alınması gerektiğini belirtmektedir.

b. Mirasçılık ve Ortak Mülkiyet Sorunları

Bir taşınmazın birden fazla hissedarı olması veya murisin vefatı sonrası mirasçıların hak sahipliği talepleri karmaşık değerlendirmelere sebep olmaktadır. Miras intikal işlemleri yapılmamış taşınmazlar, başvurularda engel teşkil edebilir.

c. Dönemsel Kullanımlar ve İkametgah Karmaşası

Bazı taşınmazlar afetin meydana geldiği dönemde kullanılmakta olsa da resmi ikamet bilgileri farklı bir adrese kayıtlı olabilir. Bu durum, hak sahipliğinin reddine gerekçe yapılmaktadır.

d. Çifte Yardım Yasağı ve İade Talepleri

Devletten birden fazla yardım alınması durumunda, kişilerin hak sahipliğinin iptali ve yapılan yardımların geri istenmesi uygulamada sıkça görülmektedir.


5. Yargı Yolu ve İtiraz Süreci

AFAD veya ilgili valilikler tarafından verilen hak sahipliğinin reddi kararlarına karşı:

  • İlk olarak idari itiraz yapılabilir,

  • Sonrasında ise idare mahkemesine dava açılabilir.

Danıştay içtihatlarına göre, hak sahipliği kamu yardımı niteliğinde olduğundan, başvurucunun hakkaniyet ve sosyal devlet ilkesi gözetilerek değerlendirilmesi gerekir.


6. Sonuç ve Değerlendirme

Hak sahipliği, sosyal devlet anlayışı çerçevesinde, afetzedelere yönelik önemli bir kamu desteğidir. Ancak uygulamada bürokratik yorumlar, mülkiyet odaklı değerlendirmeler ve şekilci yaklaşımlar nedeniyle birçok kişi mağdur olabilmektedir. Yargı mercilerinin, fiili kullanım, kamu kayıtları, sosyal gerçeklik ve iyi niyet ilkeleri doğrultusunda yaptığı içtihatlar, uygulamaya rehberlik etmelidir.

 

Makale bilgilendirme amaçlıdır. Hukuki destek için iletişime geçebilirsiniz.