Telefon
Telegram
WhatsApp
İnstagram

SUÇA TEŞEBBÜS: TEORİK ÇERÇEVE VE UYGULAMALI DEĞERLENDİRME

Hukuk alanındaki önemli makale, rapor ve bültenlere bu sayfadan ulaşabilirsiniz. Güncel yasal gelişmeleri ve uzman analizlerini inceleyin.

SUÇA TEŞEBBÜS: TEORİK ÇERÇEVE VE UYGULAMALI DEĞERLENDİRME

SUÇA TEŞEBBÜS: TEORİK ÇERÇEVE VE UYGULAMALI DEĞERLENDİRME

7 Görüntüleme 30 Haziran 2025, 14:13

1. Giriş

Ceza hukuku, yalnızca işlenmiş suçları değil, aynı zamanda tamamlanmamış, ancak icraya başlanmış suçları da kapsar. Suçun gerçekleştirilmesi için harekete geçilmiş, fakat failin iradesi dışında engeller nedeniyle tamamlanamamış eylemler, “teşebbüs” başlığı altında düzenlenmektedir. Türk Ceza Kanunu’nun 35. maddesi, suça teşebbüsün sınırlarını çizmekte ve cezai sorumluluğun çerçevesini belirlemektedir. Bu yazıda, teşebbüsün genel esasları öğretideki teorilerle açıklanacak, Yargıtay kararları ve somut bir örnek üzerinden uygulamadaki yansımaları değerlendirilecektir.


2. Hukuki Dayanak: TCK m.35

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 35. maddesinin 1. fıkrası şu şekildedir:

“Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur.”

Bu hükümde, suça teşebbüsün varlığının kabulü için üç temel unsur belirlenmiştir:

  1. Kasten suç işleme iradesi (subjektif unsur),

  2. Elverişli hareketlerle doğrudan icraya başlanması (objektif unsur),

  3. Failin elinde olmayan sebeplerle suçun tamamlanamaması.


3. Hazırlık ve İcra Hareketlerinin Ayırımı

Ceza hukuku uygulamasında en tartışmalı konulardan biri, hazırlık hareketleri ile icra hareketlerinin ayrımıdır. Hazırlık hareketleri, suçun icrası için gerekli koşulların sağlanması amacıyla yapılan, ancak doğrudan suçun icrasına yönelik olmayan eylemlerdir. Örneğin; suç işlemek için silah satın almak, plan yapmak ya da olay yerini gözetlemek gibi.

Buna karşın icra hareketleri, suçun kanuni tanımında belirtilen unsurları gerçekleştirmeye yönelik doğrudan eylemlerdir. TCK m.35 açısından cezalandırılabilirlik, bu aşamadan sonra başlar. Öğretide yaygın olarak objektif teori benimsenmiş olup, Mahmut Koca ve İlhan Üzülmez gibi yazarlar, suçun unsurlarını gerçekleştirmeye yönelik ilk eylemin icra hareketi sayılacağını belirtmektedir.


4. Failin Kastı ve Subjektif Unsur

Suça teşebbüs değerlendirmesi yapılabilmesi için öncelikle failin hangi suçu işlemek istediği, yani kastı belirlenmelidir. Kast, suça teşebbüsün ayrılmaz koşuludur. Tıpkı tamamlanmış suçta olduğu gibi, teşebbüs halinde kalan suçlarda da fail, işlemeye yöneldiği suç tipinin unsurlarını bilmelidir.

İçel Suç Teorisi’nde belirtildiği üzere, failin kastı belirlenmeden hangi suça teşebbüs ettiği anlaşılamaz ve dolayısıyla isnat yapılamaz.


5. Uygulamada Teşebbüs: Somut Olay Değerlendirmesi

Yargı kararlarına yansıyan önemli bir örnek, infaz kurumuna yasak eşya sokma suçu ile ilgilidir. Kocaeli C Tipi Cezaevi’nin kapatıldığı yerleşkenin yıkıldığı tespit edilen olayda, sanığın üzerinde uyuşturucu madde ele geçirilmiş; ancak aramanın yapıldığı noktanın infaz kurumu içinde olup olmadığı tespit edilememiştir.

Sanığın, uyuşturucu maddeyi cezaevine sokmak niyetiyle taşıdığı açık olmakla birlikte, cezaevine teslim edildikten sonra üst aramasında yakalanması, eylemin teşebbüs aşamasında kaldığını göstermiştir. Yüksek Mahkeme, eylemin cezaevinin hükümlü ve tutuklulara ayrılmış bölümünde tamamlanmamış olması nedeniyle icra hareketlerinin tamamlanmadığına ve failin kastının varlığına rağmen suçun teşebbüs aşamasında kaldığına hükmetmiştir.

Bu karar, teşebbüsün sınırlarının, failin kastı ile eylemin gerçekleştiği zaman ve yer koşullarına göre dikkatle değerlendirilmesi gerektiğini göstermektedir.


6. Değerlendirme ve Sonuç

Teşebbüs hükümleri, failin cezai sorumluluğunu suçun tamamlanması durumuna göre daha düşük seviyede belirlemekle birlikte, ciddi bir yaptırım tehdidi içermektedir. Hazırlık hareketlerinin cezalandırılmaması ve yalnızca icra hareketlerinin teşebbüs kapsamında değerlendirilmesi, bireysel özgürlüklerin korunması açısından önemlidir.

Özellikle infaz kurumuna yasak eşya sokma gibi sınır durumlarda, eylemin tamamlanıp tamamlanmadığı hususunun netleştirilememesi durumunda şüphenin sanık lehine değerlendirilmesi hukukun temel ilkelerinden biridir.

Bu bağlamda, yargılamayı yürüten hâkimin, hem failin kastını hem de eylemin gerçekleşme koşullarını dikkatle irdelemesi, maddi gerçeğe ulaşma ilkesine uygun bir karar verilmesini sağlar.

 

Makale bilgilendirme amaçlıdır. Hukuki destek için iletişime geçiniz.